MEHMET BAŞARAN
GERÇEK BIR ÖĞRETMEN MEHMET BAŞARAN
Köy Enstitülerinden yetişen yazarların öncülerinden Mehmet Başaran’ı dokuz yıl önce 27 Haziran’da sonsuzluğa uğurlamıştık.
Köy Enstitülü yazarlar ağırlıklı olarak öykü, roman, deneme türlerinde yoğunlaşırken; Mehmet Başaran şairliğiyle de bilinen ancak; deneme, öykü ve romanlarıyla da toplumcu edebiyatın usta yazarlarından biriydi.
Mehmet Başaran kuşağının en çok baskıya uğrayan, haksızlıklarla boğuşan öğretmen ve yazarlarındandı.
Kısaca Başaran olarak tanınmıştı.
Başaran Lüleburgaz’ın Ceylanköyü’ndendir. Kepirtepe ve Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nde eğitim görmüş, Antalya Köy Enstitüsü’nde, Edremit Bölgesinde ve İstanbul’da öğretmenlik yapmıştır.
Mehmet Başaran’ın ilk şiir kitabı 1953 yılında yayınlanan ‘Ahlat Ağacı”dır. Birçok hatayla yayınlanmasına karşın ikinci ayında tükenen ‘Ahlat Ağacı’nın ikinci baskısı ancak yıllar sonra eksiksiz olarak yapılabilmiştir.
Demokrat Parti iktidarı yıllarında geçirdiği soruşturmalardan birinde, dedesinin Bulgaristan doğumlu olması nedeniyle, “Kökü dışarda” suçlamasına uğramıştır. Mehmet Başaran bu olayı şiirleştirmiştir:
“Kurumuş kar rengi topraklardan
Rumelinden gelmiş dedem
Küçük bir köymüş kolanlar
Gül ve buğday yetişirmiş
Ne padişah ne kral bilirmiş halkı
Dedem Rumelinden gelmiş
Gecede mola veren göçmen arabalarıyla
Sesi Tunaymış biraz anasının
Babasının yüzü balkan dağları
Geride kalmış güller buğdaylar ve kolanlar” (Gök Ekin)
*
Köy Enstitüleri’nden yetişmiş aydın, ilerici, demokrat yazarlar olmalarına hiçbir zaman tahammül gösterilmemiş, meslekten uzaklaştırılmak için her yola başvurulmuştur.
Mehmet Başaran, Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde düzenlenen bir etkinlikte, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün önünde okuduğu, ‘Temelden Çatıya’ başlıklı emek destanından dolayı da soruşturma geçirecektir.
Etkinlikteki konuşmasından dolayı, Cumhurbaşkanı İnönü’nün özel ilgi gösterdiği Başaran’a, ‘Temelden Çatıya’nın her bölümünde yinelenen;
“Çalışanın bağrından şiir şiir ter tüter
Terle sulanırsa eğer renk değiştirir bu yer
Ter kokulu bahardır yüksek medeniyetler”
sözleri soruşturmanın konusu yapılmış ve “Yurdumuzun nasıl bir renk değiştirmesini özlüyor bu genç acaba?” sorusuna muhatap kılınmıştır.
*
Mehmet Başaran, yaşadıklarını, gözlemlediklerini, halktan dinlediklerini, okuduklarından damıttıklarını şiir, öykü, masal, roman, deneme olarak sanatına yansıtmıştır. Onun yazdıkları, insanımızın gerçekliğidir.
Anlatımı yalın ve akıcıdır.
Dergilerde yazdıkları düşünce yazıları, toplumu aydınlatıcı, ilerletici yazılardır. Arkadaşlarıyla birlikte çıkardıkları dergilerde yayınlanan yazılarda devrimci eğitimi savunuyor, toplumcu gerçekçi bir çizgide yazın çalışmalarını sürdürüyorlardı.
Mehmet Başaran, “Köyde Barış Gönüllüleri”, “Sapı USA’lı Kazma”, “Tören”, “Domuzdan Post” başlıklı yazılarıyla, Barış Gönüllüleri Casusluğuna ilk karşı çıkan kişi olduğunu söyleyecektir.
*
27 Mayıs sonrasında; 1961 Anayasası’nın sağladığı göreli özgürlük ortamında, öğretmenlerin Fakir Baykurt’un birleştirici kişiliğiyle saygınlık ve demokratik ağırlık kazanan TÖS çatısı altında örgütlenmesini sağlayan önder öğretmenlerden biridir. Başaran, öğretmenlerin devrimci eğitim savaşımını, çektikleri çileleri, uğradıkları baskıyı “Sürgünler” başlıklı öykü kitabını bitirirken dizelere dökmüştür.
“Öğretmenim acıya sürgün
Kutsal ateşini Promete’nin
Koşturuyoruz ufuktan ufka
Sesimiz 9 Eylül mavisi
Acıyı sevince, korkuyu yiğitliğe çeviriyoruz
Yüreğimizde bir aşk var devletlerden güçlü …”
Mehmet Başaran, yaşamının bir bölümünü anlattığı ‘Mehmetçik Mehmet’ kitabıyla 1979 yılında Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazanmıştır.
Merkezi İstanbul’da bulunan ‘Köyleri Kalkındırma Derneği’nin kurucusu olduğu gerekçesiyle (gerçek olmadığı, MİT tertibi olduğu ortaya çıkmıştır) soruşturma geçirmiş, soruşturmada aklanmasına karşın, 1974 yılında Bakanlık tarafından Almanya’ya gönderilecekken pasaport verilmediği için gidememiştir.
Yıllar sonra kızının yanına, torunlarını görmek için yurt dışına gitmek için bindiği uçaktan indirilmesinin gerekçesi de aynı olaydır. ‘Mehmetçik Mehmet’i okuduğunuzda, anlatılanların gerçek olamayacağı duygusuna kapılacaksınız.
Yıllar önce bir soruşturmada, babasını anlattığı ‘Aç Harmanı’ öyküsünü niçin yazdığı da soruşturma konusu yapılmıştır. “Yabayı alıp memura benzettiği kişinin üstüne niçin yürüyor, baban? Halkı devlete isyana teşvik yok mu bunda? Yazacak başka konu mu kalmadı?” soruları, sorulacaktır.
Gerçek bir öğretmen, toplumcu gerçekçi edebiyatın Köy Enstitülerinden yetişen son temsilcisi, usta yazar Başaran’ın anısına saygıyla…
Hazırlayan: Tahir ŞİLKAN